• Home
  • |
  • EU Bulletin

DTO AB BÜLTENI OCAK 2010

AB Komisyonu’nun Taşımacılıktan Sorumlu yeni Üyesi Siim Kalas Avrupa Parlamentosu Ulaşım Komitesi ile ilk kez bir araya geldi AB Komisyonu Taşımacılıktan sorumlu yeni Komiseri Siim Kalas geçtiğimiz hafta ilk defa Avrupa Parlementosu Taşımacılık ve Turizm Komitesi’nde açıklamalarda bulundu. Estonya eski Başbakanı olan Kalas bir önceki Avrupa Komisyonu’nda İdari İşler, Denetim ve Yolsuzlukla Mücadeleden sorumlu Komiser olarak görev almıştı. Yaptığı konuşmada Avrupa Tek Taşımacılık alanı ile ilgili görüşlerini belirten Kalas, Avrupa’daki taşımacılığın, vatandaşlar ve iş dünyası için sürdürülebilir olması gerektiğini ve sera gazı salınımı artışının en çok bu sektörde görüldüğünü ifade etti. Kalas, yeni Komisyon’un en önemli gündem maddelerinden birinin taşımacılık sektöründeki sera gazı salınım seviyesini azaltmak olduğunun altını çizdi. Liberal bir çizgiye sahip olan Kalas, Avrupa Parlamentosu üyelerinin, taşımacılık sektöründe sera gazı salınımlarının azaltılması için taşımacılığın daha pahalı hale getirilmesi önerisine karşı olduğunu vurguladı. AB üye devletlerinin Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) nezdindeki anlaşmalara uyması gerektiğini belirterek, üye devletlerin eş güdüm içerisinde hareket ederek örgüt içinde pazarlık gücünü artırabileceğini sözlerine ekledi. AB NAVFOR’a Yeni Harekat Komutan Vekili Atandı Alman donanması Tuğamirali Thorsten Kaehler, AB NAVFOR Atalanta Operasyonu’nun Harekat Komutan Vekilliği görevini 11 Aralık 2009 tarihinde İspanyol halefi Tuğmiral Bartolomé Bauza’ya devretti. İngiltere Northwood Harekat Karargahı’nda düzenlenen törenle görevi devralan Tuğamiral Bartolomé Bauza; daha önce Müşterek Kumanda Merkezi, (Joint HQ), Filo Kumanda Merkezi (Fleet HQ) ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kumanda Merkezlerinde (Navy HQ) hizmetlerde bulundu. Tuğamiral Bauza aynı zamanda iki yıllık turlarda EW ve Ops memuru olarak, “Infanta Elena” isimli korvet, “Gravina” isimli muhrip ile “Andalucía” ve “Cataluña” Fırkateynlerinde görev almıştır. INTERTANKO Tehlike Tanımlama Kılavuzunu yayımladı INTERTANKO ve Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO), AB’nin 2005/33/EC sayılı Yönergesinin uygulanmasına yönelik olarak tanker operatörlerinin güverte kurulum ve teçhizatlarının risk tanımlama değerlendirmeleri için ortaklaşa bir “Tehlike Tanımlama Kılavuzu” yayımladı. Yönerge; AB limanlarında demir atmış gemilerde 1 Ocak 2010 tarihi itibari ile içinde maksimum %0,1 oranında kükürt ihtiva eden deniz yakıtlarının (marine fuel) kullanılmasını düzenliyor. Buna göre; tanker sahiplerinin, güverte teçizatının güvenliği kapsamında ilgili AB hükümlerine uyumu liman otoriteleri ve güvenlik denetçilerine belgelemesi beklenmektedir. Söz konusu Kılavuz Belge, düşük sülfür içerikli deniz yakıtına (LSMGO) geçebilen ve bu yakıt ile uzun süre çalışabilen tankerler dahil akaryakıt tankerlerindeki buhar kazan sistemlerine yönelik “Risk Değerlendirmesi ve Tehlike Tanımlaması” (Risk Assesment and Hazard Identification – HAZID) için gerekli öğelerden oluşan bir kontrol listesi sunuyor. Bununla birlikte, INTERTANKO her teçhizat için nihai kontrolün üretici tarafından yapılmasını ve söz konusu HAZID değerlendirmesinin teçhizat üreticisi ve deneyimli bir işletme veya her sistem tipi için klas kuruluşu ile işbirliği içerisinde yürütülmesini tavsiye ediyor. Tanker Enerji Yönetim Kılavuzu (TEEMP) e-kitap olarak yayımlandı INTERTANKO gemi taşımacılığında sera gazı salınımını azaltmak için hazırladığı Tanker Enerji Yönetim Kılavuzu’nu e-kitap olarak yayımlandı. INTERTANKO En İyi Uygulamalar prensibi kapsamında oluşturulan kılavuz, tanker operatörleri için gemi enerji verimliliği ve salınım performansının arttırılmasına yönelik alınabilecek önlemleri sıralıyor. “Tanker Enerji Verimliliği Yönetim Planı” aynı zamanda yolculuk planlaması, makine aksamının optimizasyonu, gemi gövdesi direnç yönetimi, kargo idaresi ve uçucu organik bileşim salınımı gibi konulara ilişkin günlük pratik bilgileri ele almaktadır. E-rehber INTERTANKO websitesinde yayımlanmaktadır. AB NAVFOR Atalanta Harekatı’nın Birinci Yıldönümünde Görev Süresi Bir Yıl Daha Uzatıldı AB Deniz Kuvvetleri’nin, Aden Körfezi ve Somali Havzası’nda korsanlığa karşı başaralı ile yürüttüğü AB NAVFOR Somali-Atalanta Harekatının birinci yıldönümü 10 Aralık 2009 tarihinde kutlandı. Atalanta Harekatı; •Mombasa’dan Somali’ye gıda taşıyan Dünya Gıda Programı’nın güvenliğini AB Deniz Kuvvetleri’nin savaş gemilerinin yakın eskortu ile sağlamak, •Korsanlığı caydırmak ve engellemek ve •Savunmasız gemiciliği koruma misyonları çerçevesinde yürütülmektedir. Harekat; Aden Körfezi’nde Uluslararası düzeyde Tanınan Bir Transit Koridoru (IRTC) kurulması ve söz konusu tehlikeli sulardan geçiş yapan ticari gemilere koruma sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Somali Yarımadası’ndaki Deniz Güvenlik Merkezi (MSCHOA) websitesi aracılığı ile ticari deniz taşımacılığı topluluğu ile etkin bir iletişim sağlanmış ve AB Deniz Kuvvetleri korsan tehdidine karşı en iyi uygulama, bilgi ve uyarı sistemini tesis etmiştir. Mercury ismiyle tanınan iletişim sistemi ise AB NAVFOR, NATO ve Birleşik Askeri Güçler (CMF) arasında güvenli bir internet tabanlı iletişim sistemi tesis etmesi ve Çin, Hindistan, Japonya ve Rusya gibi ülkelerin dahil olduğu uluslararası bir platform oluşturması açısından önem teşkil etmektedir. Bununla birlikte, 10-11 Aralık tarhilerinde düzenlenen Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi, AB NAVFOR Atalanta Harekatı’nın görev süresini 12 Aralık 2010’a kadar bir yıl süreliğine uzatmıştır. Konsey, görev süresini uzatırken, harekatın, Somali açıklarında gerçekleştirilen balıkçılık faaliyetlerinin gözetimine de katkıda bulunmasına karar verdi. Korsanlığa karşı Avrupa Birliği Deniz Kuvvetleri AB NAVFOR ve Seyşeller Sahil Güvenliğinin İşbirliği Victoria Seyşeller’in yaklaşık 250 deniz mili Kuzey Doğusunda konuşlanan deniz korsan saldırı grubu, 6 Aralık 2009 tarihinde AB NAVFOR ve Seyşeller Sahil Güvenliği tarafından etkisiz hale getirildi. Seyşeller’de demirli AB NAVFOR tarafından 5 Aralık tarihinde tespit edilen şüpheli grup, AB NAVFOR’a bağlı FS Floreal savaş gemisinin gemiyi ablukaya alması ve Seyşeller Sahil Güvenliği’nin Topaz isimli karakol gemisinin olay mahaline gelmesi ile durduruldu. AB NAVFOR’un korsan grubunu yer değiştirmeye zorlaması ile gelişen harekat, Seyşeller Sahil Güvenliği Ekibi ve FS Floreal Savaş Gemisi helikopteri katkıları ile düzenlendi. 11 deniz korsanının tutaklandığı harekatta, iki korsan saldırı gemisi yok edilmiş ve gemi teçhizatı ele geçirilmiştir. AB Dönem Başkanlığı İspanya’ya geçti İspanya, 2010 Ocak ayında AB’nin altı aylık dönem başkanlığı görevini İsveç’ten devraldı. Bir önceki AB Dönem Başkanlığı esnasında sadece çevre başlığı açılan Türkiye’nin İspanya döneminde birden fazla başlık açması bekleniyor. Gerekli yasal düzenlemeleri yapması halinde, rekabet politikası; kamu alımları; gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı ile sosyal politika ve istihdam açılabilecek dört başlığı teşkil ediyor. AB Kopenhag Uzlaşısı kapsamında atılacak adımları görüşüyor Avrupa Birliği’nde hayal kırıklığı yaratan 7-18 Aralık 2009 tarihli Kopenhag Konferansı ardından, 1 Ocak tarihinde AB Dönem Başkanlığını devralan İspanya, çevre müzakarelerinde izlenecek strateji ve enerji politikalarını görüşmek üzere AB enerji ve çevre bakanlarını biraraya getirdi. İspanya’nın Sevilla kentinde 14-17 Ocak tarihleri arasında gerçekleşen gayriresmi toplantının ilk gününde, Yeşiller Grubu, AB’nin bu konuda elindeki güce rağmen fikir ayrılıkları yüzünden Kopenhag Konferansı’nda sahneyi ABD ve Çin’e bırakmasını eleştirdi. Toplantıda, Avrupa Komisyonu’nun Çevreden sorumlu Komiseri Stavros Dimas Kopenhag Konferansı hakkında detaylı bir değerlendirme yaparken, yürülüğe giriş tarihi meçhul Kopenhag Uzlaşısı hakkında açıklamalarda bulundu. Bakanlar, diğer gelişmiş ülkelerin aynı ölçüde katkıda bulunmaması halinde, AB’nin sera gazı salınımlarının azaltılmasında mevcut %20 hedefinin %30’a çekilmemesini öngördü. Bununla birlikte, konu hakkında kesin kararın bu hafta Brüksel’de yapılacak AB Daimi Temsilciler Toplantısı’nda (COREPER) alınması bekleniyor. Kopenhag Konferansı öncesinde, Birleşmiş Milletler, dünyada sıcaklık artışını iki derece seviyesinde tutmak üzere gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımlarında %25 ila 40 arasında kesintiye gitmesini istemişti. Bununla birlikte, Aralık ayında Kopenhag’da yapılan İklim Konferansı’nda gaz salınımları hakkında ülkeleri bağlayıcı bir karar alınamamıştı. AB Gayriresmi Çevre ve Enerji Bakanları Toplantısı kapanış konuşmasını yapan İspanya’nın Çevreden Sorumlu Devlet Bakanı Teresa Ribera , AB çevre bakanlarının iklim değişikliğine karşı hızlı ve etkin bir süreç istediklerini ortak bir şekilde ifade ettiklerini belirtti. AB Çevre ve Enerji Bakanları gayriresmi toplantısında ayrıca gelişmekte olan ülkelere hızlı finansman sağlanması, ormanların korunması ve teknoloji transferi için mekanizmaların oluşturulması, Kopenhag Uzlaşısı için en fazla sayıda ülkeden destek sağlanması, Uzlaşı’nın yıl içerisinde bağlayıcı bir metin olarak kabulünün sağlanması ve AB enerji-çevre paketinin uygulanması görüşüldü. AB’nin Yeni İklim Eylemi Komiseri Connie Hedegaard Politik Vizyonu Aktardı AB’nin İklim Eyleminden sorumlu yeni Komiseri, Danimarka eski Çevre Bakanı, Connie Hedegaard, Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı’nın başarısızlığının ardından Komisyon’un bu alanda öncelikli çalışma konularını; yeşil teknolojiler, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiye yatırım, Kopenhag Uzlaşısı’nın uygulanması ve uluslararası iklim müzakerelerinin bir Avrupa çevre politikası ile sonuçlandırılması, iklim mevzuatının tüm AB politikalarına entegre edilmesi ve enerji-iklim paketinin makul bir zaman dilimi içerisinde yürürlüğe girmesi olarak sıraladı. Avrupa Parlamentosu’na ilk defa seslenen Hedegaar, Avrupa’nın çevre özelinde mesajını uluslararası arenada daha iyi duyurması için AB stratejisinin tek bir ağızdan dile getirilmek üzere düzenlenmesi gerektiğini vurgulayarak, Kopenhag Konferansı’nda yaşanan zorluğu AB’nin tek sesli hareket etmemesine bağladı. Yaptığı konuşmada, AB’nin iklim değişimi alanında yapacağı yatırımlar ile beş yıl sonra kazanç sağlamasını beklediğini ifade eden Hedegaar, bundan beş yıl önce, ABD ve çevre kirliliğine katkıda bulunan diğer büyük aktörlerin bir masa etrafında bir araya gelerek, 2 derecelik hedef etrafında anlaşacaklarına kimsenin inanmayacağını dile getirdi. Kopenhag Uzlaşısı’nın bağlayıcı olmamasına rağmen sonucun iklim konusunda kamuoyu bilincini artırdığını sözlerine ekledi. Hedegaar, AB’nin yeşil teknolojiler ve enerji verimliğine yatırım konusunda teyakkuz yaşaması halinde bu konuda bilinçlenen ABD ve hızlı haraket edebilen Çin’den; büyüme, refah ve istihdam kapsamında geri kalacağını vurguladı. Arabalardan karbondioksit salınımının azaltılmasına ilişkin AB düzenlemesi ve sivil havacılığın Avrupa Emisyon Ticaret Sistemi’ne dahil edilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Hedegaard, bu girişimin bir adım olduğunu ve daha kapsamlı bir iklim-taşımacılık paketinin hazırlanması gerektiğini vurguladı. AB İklim Eylemi Komiseri Hedegaar; temiz enerji kaynakları kullanımı ile fosil yakıt kullanımının azaltılması, yenilebilir enerjiye yatırım yapılması, daha yeşil ve modern bir AB tarım politikası oluşturulması ve kamyon ve gemilerden sera gazı salınımlarının azaltılması için AB fonlarının uygun bir şekilde dağıltılması gerektiğinin altını çizdi. Füle, AB Genişleme Sürecini Siyasi Bir Çerçeveye Oturtmak İstiyor Yeni Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden sorumlu Üyesi Çek asıllı Stefan Füle, Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusu da dahil olmak üzere görevi süresince öncelikli politikalarına ilişkin, 12 Ocak tarihinde Çek Parlementosu’nda konuşmasında açıklamalarda bulundu. Deneyimli bir diplomat olan Füle’nin, AB’nin genişleme ve komşuluk politikalarını birleştirmesi ve AB’nin dünya politikasındaki rolünü güçlendirmesi bekleniyor. Konuşmasında, AB genişlemesinin politik bir görevden daha fazla anlamı olduğunu belirten Füle, AB’nin 2004 genişleme dalgasının AB üyeliğinin istikrarsız ve bölünmüş bölgeleri birleştirmekte başarılı olduğunu kanıtladığını belirtti. Füle, bu kapsamda AB Dış İşleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ı destekleyeceğini de vurguladı. Füle, AB üyeliğine başvuran her aday ülke ile ilişkilerin kendine özgü bir şekilde geliştirileceğini ve bu durumun komşu bölgelerdeki ülkeler ile olan ilişkilere de yansıtılacağını aktrdı. Genişleme konusunda en büyük sorunun iletişim olduğuna dikkat çeken Füle, genişlemenin siyasi bir konu haline getirilmesi ve genişleme sürecinin faydalarının AB’li politikacılar tarafından üye devletlerde anlatılmasının gerektiğini belirtti. Füle’nin, konuşmasında Türkiye ile müzakere sürecinin devam edeceğini açık bir şekilde belirtmesi, tam üyeliğe alternatif imtiyazlı ortaklık gibi önerilerin üstü kapalı bir şekilde reddi olarak kabul edildi. Türkiye’nin, Günery Kıbrıs Rum Yönetimi ile ticari ilişkiyi reddetmesine ilişkin bir soru üzerine, Komisyon’un bu konu hakkında Ankara’ya baskı yapmaya devam edeceğini ve adada devam eden barış müzakerelerinde çözümün mevcut çıkmazdan çıkış için önemli bir adım olacağını sözlerine ekledi. Milletvekillerinden Türkiye’de insan hakları, azınlık haklarının korunması, din ve ifade özgürlüğü konularında çeşitli sorular alan Füle, Ankara’nın önyargılı bakış açılarından değil kendi gelişimi ile değerlendirileceğini belirterek sözlerini noktaladı. Çevre Başlığı açıldı Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakerelerinde, geçen ay Brüksel’de açılan çevre faslı ile 12. başlık açılmış oldu. AB müktesebatı ile uyum süresince maliyeti 58 milyar Euro olarak açıklanan çevre başlığı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ve Devlet Bakanı, Başmüzakereci Egemen Bağış ve AB tarafından dönem başkanı İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt'in katılımı ile açıldı. Toplantıda AB tarafı başlığın açılması ile müzakere sürecinin hala işlediğinin altını çizerken, Türk tarafı ise AB’nin Türk vatandaşlarına karşı haksız vize uygulamasına değindi. Türkiye Avrupa’dan vize muafiyeti istiyor Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AB ile Çevre faslını açan Hükümetlerarası Katılım Konferansı’nın (HAK) ardından, Türkiye’nin AB vize muafiyetinden yararlanabilmesine ilişkin hükümet tarafından yürütülen çalışmaları basınla paylaştı. Sırbistan, Karadağ ve Makedonya’nın yararlandığı vize muafiyetinden, AB ile daha ileri bir bütünleşme aşamasında olan Türkiye’nin yararlanamamasını eleştiren Davutoğlu, bu kapsamda biyometrik pasaport düzenlenmesi gibi talep edilen teknik şartların bir an önce tamamlanacağını belirtti. Türkiye’nin AB vize muafiyetinden yaralanabilmesi için öncelikle “geri kabul anlaşmasını” imzalaması gerekiyor. Türkiye’nin nüfusu ve Libya ve Suriye gibi üçüncü ülkelerle mevcut vizesiz geçiş anlaşmaları ise Türkiye’nin AB’nin vize muafiyetinden yararlanmasının önünde en büyük engeller olarak görülüyor. Avrupa Sayıştay’ı Katılım Öncesi Yardım Aracına İlişkin Raporunu Açıkladı Avrupa Toplulukları Sayıştayı 13 Ocak tarihinde yayınladığı rapor ile AB Katılım Öncesi Mali Yardım Aracının yönetimi çerçevesinde Avrupa Komisyonu’nu eleştirirken, aday ülke olarak Türkiye’nin bu konuda gayretlerini tebrik etti. AB, 1 Ocak 2007 tarihinde daha önce Phare, ISPA, Cards, SAPARD ve TPA gibi katılım öncesi yardım programları çerçevesinde düzenlenen mali yardımı Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) olarak bir kalem altına toplanmıştı. Aday devlet tarafından tesis edilen merkezi olmayan bir uygulama sistemi (decentralised implemention system) ile yönetilen fonlara ilişkin denetim sorumluluğu ise Avrupa Komisyonu’na verilmişti. 2000 – 2006 arasında yönetilen TPA ve 2007–2013 döneminin ilk üç yılındaki IPA’nın yönetiminde Komisyon’un sorumluluklarına ilişkin yapısal sorunları ortaya koyan rapor, mali yardıma ilişkin belirlenmiş, ölçülebilir ve ulaşılabilir hedefler oluşturulmadığı ve zaman ölçütünün gerçekçi olmadığını vurguluyor. Avrupa Sayıştayı, sorunun giderilmesi için stratejik hedef sayısının azaltılması, proje tasarılarının geliştirilmesini, denetimin daha açık hale getirilmesini ve daha etkin bir raporlama yapılması öneriyor. 2002 yılında 126 milyon Euro ile başlayan AB’nin Türkiye Katılım Öncesi Mali Yardımının 2012 yılında 900 milyon Euro’ya ulaşması beklenmektedir. AB’den Türkiye’deki Tarım ve Balıkçılık Projelerine hibe Kar amacı gütmeyen kuruluşlar tarım ve balıkçılık programı kapsamında AB’den 2 milyon 200 bin Euro tutarındaki hibeden yararlanabilecek. Proje başına en az 50 bin, en fazla 175 bin Euro verilecek hibeye sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, belediyeler, il özel idareleri, odalar ve borsalar, meslek kuruluşları, birlikler ve tüketici kuruluşları 22 Mart tarihine kadar başvurabilecekler. Bilgilerinize arz ve rica ederiz. Saygılarımızla, Murat TUNCER Genel Sekreter Dağıtım: Bilgi: Gereği - YK Başkan ve Üyeleri Tüm Üyelerimiz (Web) - YK Yedek Üyeleri